• Nisan 18, 2024

MİCHAEL HULSE

BySemih Hasançebi

Oca 28, 2021

(1955)İngiliz şair, çevirmen, eleştirmen ve akademisyen.

Günümüz İngiliz şairlerinden Michael Hülse 1955’te Stokeon Trent’te doğdu. St. Andrews Üniversitesi’nde Alman Edebiyatı Bölümü’nü bitirdikten sonra Erlangen-Nürnberg, Eichstätt ve Köln üniversitelerinde İngiliz Edebiyatı dersleri verdi ve 1986’dan 2002’ye kadar Köln’de Deutsche Welle televizyonu için belgesel ve güncel olaylar programlarında çalıştı. Birçok İngiliz ve Amerikan dergilerinde eleştiri yazıları yayımlanan Michael Hülse; Goethe, Jacob Wassermann, Luise Rinser, Botho Strauss ve Elfrije Jelinek gibi klasik ve modern Alman yazarlarından çeviriler yaptı. İmparatorlukla ve kutsal topraklar (1976), Öğrenme ve unutma(1981), Propaganda (1985) ve Necropolis’de çilekler yeme (1991), Gizli tarih (2009) adlı şiir kitaplarıyla çeşitli ödüller alan şair, 1985’ten itibaren sık sık ABD ve Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda, Hindistan, Meksika ve birkaç Avrupa ülkesinde, bazen British Council için okumalar vermiş ve dört yıl boyunca Goethe Enstitüsü için Etiyopya’da bir çeviri projesi yürütmüştür. Günter Grass Vakfı’nın Bienal Edebiyat Ödülünün daimi jüri üyesidir ve 2010’da Hipokrat Şiir Ödülü’nü tıbbi bir zeminde kurmuştur.
1993’te İngiliz Kültür Heyeti’nin İstanbul’da düzenlediği bir şiir çevirisi seminerine Carol Ann Duffy, Michele Roberts ve Susan B Assnett’le birlikte katılarak Türk şair ve çevirmenlerinin ortak çalışmalarıyla Türkçeden İngilizceye ve İngilizceden Türkçeye yapılan çevirilere katkıda bulundu. Bir süre Türkiye’de bulunan Michael Hulse Ankara’da, İzmir’de ve İstanbul’da çeşitli üniversitelerde ve İngiliz Kültür Heyeti’nde modern İngiliz şiiri üstüne konferanslar verdi.
Çok sayıda şairlerden çevirileri bulunan şair, Warwick Üniversitesi’nde yaratıcı yazarlık ve karşılaştırmalı edebiyat dersleri veriyor ve Stafford’da yaşıyor.

Mehmet Bardakçı
*
*
RAFFLES OTELİ
Singapur
Diyelim, sömürgecinin biri boğazı hızla geçip
bir balıkçı köyü gördü. Sonra bir şehre vardı.
Diyelim, gelecek afyon ticaretiydi,
çay ticareti, limanda geçit törenleri,
gizli dernekler, Collyer Rıhtımı’nda çekçekler,
sokaklarda gösteriler. Diyelim, bir Ermeni
satın aldı müflis bir albayın
çay salonu işlettiği bir villayı
ve beyaz bir otele çevirdi, sıra sıra sütunlar,
yasemin ıtırları, palmiyeler, kamış perdeler,
ve avlusunda piyanoda valsler çalınan
bir yer : saf kızla çapkın herifin evliliği.
Ve insanlar ölürlerken Somme’da ve Passhendaele’de
(yavaşça) ilk kokteyli çalkalıyordu bir barmen.
General Percival piposunu tüttürüp
savsaklarken Singapur’un kara savunmasıyla ilgili
önlem almayı, Japonlar bisikletleriyle
iniyorlardı yarımadadan aşağı. Çünkü
bir baştan çıkarmadır tarih:
verandada kokteyl, sonra akşam yemeği
saat sekizde ve saygılı nefreti garsonların.
Yağmurdan sonra hava açık gene. Yıldızlar
birer delik çivit rengi gökte.
Bir İngiliz lorduyla leydisi gaydaların
“Kahraman îskoçya”yı çaldığı özel bir şölene
buyur ediyorlar konuklarını. Adada son öldürülen
kaplanın bilardo masasının altında vurulduğunu
söylüyorlar bir Avustralyalı yemin ederek.
Budala imparatorluk bu. Havuzda yüzerken gece yarısı
babamı düşünüyorum. Bir caz orkestrası çalıyor
barda. Savaştan sonra Raffles A lam ’nda
bir tekstil şirketinde çalışmıyormuş babam
ve bir gün şoförü erkenden gelip onu uyarmış
ve acele İngilizlerin silahlanarak kapalı pancurlar
arkasında korkularını belli etmeden
bekledikleri bir villaya götürmüştü;
bütün o gözü dönük öğleden sonra ve bütün gece
fısıldaşarak, palmiyenin yaprağı kıpırdayacak mı
diye dikkat kesildikleri, tıpkı şimdi masum havada
saksafonun karanlık soluyuşunda titrediği gibi.
Michael Hulse
Çeviri : Cevat Çapan
*
*
SIĞINMACILAR
Bütün gece, karanlıktan sersemlemiş, uykunun
cenaze arabasını sürüyordum ölüm düşlerinin içinden
ve sabahleyin uyandığımda, bir savaş fotoğrafına
girmiş gibiyim sanki karşıdan
sürülmüş ve verimsiz bir tarlanın kesekleri içinden
düşe kalka üç kadın geliyor bana doğru,
siyahlar içinde, kamburu çıkmış yaşlı bir kadınla kızları
boğuşup duruyorlar sığınmacı yüklerinin altında,
rastgele bir adım atmaya çalışarak karıklar üzerinden.
Çok fazla taşıdıkları eşya. Yükleri fazla hantal.
Er geç bir şeyleri bırakmak zorunda kalacaklar.
Bavulları ve sepetleriyle bouşmalarını seyrediyorum;
geride bıraktıkları çiftlik evi gibi, her dakikasını
hatırladıkları yanan günün içinde
bir geçit arıyorlar kendilerine,
bombalanmış geçmişin dumanı bir leke bırakmıyor
göklerin külrengi kayıtsızlığında.
Acaba
gelip geçecekler mi yanımdan? Hiçbir şey söylemeden?
Nereye gidecekler? Ve bir mevsim olacak mı
birilerinin tarladaki tohumun yeşerdiğini gören?
Michael Hulse
Çeviri : Cevat Çapan

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.