• Nisan 16, 2024

PİER PAOLO PASOLİNİ

BySemih Hasançebi

Oca 18, 2021

(5 Mart 1922 – 2 Kasım 1975), İtalyan film yönetmeni, senarist ve şair.

Bir subayın oğlu olan Pasolini, İtalya’nın değişik garnizon kentlerinde büyüdü. Doğduğu kent Bologna’da Latin Dilleri, Edebiyat ve Sanat Tarihi okudu. 1942’de Friaul lehçesiyle “Casarsa’nın Öyküsü” adı altında yazdığı ilk şiir kitabını yayınladı.

1947’den Sonra: Adalet Sistemiyle Çatışma Savaş biter bitmez Pasolini üniversite tahsilini tamamlayarak Casarsa yakınlarında Valvasone’de ortaokul öğretmenliğine atandı. 1947’de katıldığı Komünist Partisinden, reşit olmayan bir erkek çocuğunu baştan çıkardığı suçlamasıyla ihbar edilince, iki yıl sonra atıldı. Aynı zamanda devlet memurluğunu da elinden aldılar. 1955’te yayınladığı “Ragazzi di vira” (Hayat Çocukları) adlı romanı ahlaksızlığı yayan yazılar içerdiği gerekçesiyle hakkında dava açıldı.

1961’den Sonra: “Alt Proletarya” Dünyası Aralarında Federico Fellini de olmak üzere, birçok yönetmen için sayısız senaryo yazan Pasolini, 1961’de ilk kez kendi filmini çevirebildi. Accatone (Dilenci) adlı filmi Roma’nın banliyölerindeki sefil mahallelerde oturan insanlara, yani Pasolini’nin deyişiyle “alt proletarya”ya ilişkin bir yapıttı. Bu filmde, ilk defa bir kadını gerçekten seven, artık namuslu bir iş yapmaya çalışırken bunda başarılı olamayan ve bir hırsızlık seferinden sonra kaza geçirip ölen bir muhabbet tellalının öyküsü belgesel dakikliğiyle anlatılmaktadır. Pasolini, imtiyazlı olmayan insanlara hiçbir şans tanımayan bir toplumu eleştirmeye bir sonraki filmi Mamma Roma’da (1962) da devam eder. Bu filmde oğlunun sosyal sınıf atlaması için çaba gösteren bir fahişe, geçmişi yüzünden bu arzusunu gerçekleştiremez.

1964’ten Sonra: Dini Mesajlar Pasolini belgesel malzemesinden üç film çevirdikten sonra, 1964’te Il vangelo secondo Matteo (Aziz Matyas’a Göre incil) adlı Matyas İncili’nin değişik bir versiyonunu filme çekti. Pasolini bu malzemeyi orijinal yapıtına sadık kalarak beyazperdeye uyarlarken tavizsiz bir hayırseverlik ve sosyal taahhütler için savaşan ve bu yüzden hükümet makamlarına meydan okuyan bir İsa sundu. Hıristiyan ve Marksist kanıtlarla insanlık için giriştiği savaşı Pasolini 1965’te Uccellacci e uccetlini (Şahinler ve Serçeler) adlı filminde de sürdürür. Yürüyüşe çıkan bir baba ile oğlu, kendilerini bir zaman yolculuğuna gönderen ve içinde bulundukları durumu açıklayan, konuşan, çok bilmiş bir kargaya rastlarlar. Bu şiirsel filmin sonunda kendilerine verilen nasihatlerden sıkılan baba-oğul kuşu yerler.

Pasolini 60’lı yıllarda sinema çalışmalarına paralel olarak çok sayıda tiyatro yapıtına da imza attı. Bunlardan biri olan Teorema-Aşkın Geometrisi adlı piyesini romanlaştırdıktan sonra 1968 yılında beyazperdeye de uyarladı.

1970’ten Sonra: Aşk Ön Planda Pasolini’nin yapıtları 60’lı yılların sonundan başlayarak genellikle dünya edebiyatına dayandırılmakla beraber, seksüel öğelere de yer verirler. Bocaccio’nun “II Decameron” adlı öykülerinden sinemaya uyarladığı sekiz epizod yüzünden 1970’de Pasolini, uluslararası seks filmi yapımlarına öykünmekle suçlandı. Geoffrey Chaucer’ın Ortaçağ’da yazdığı kafiyeli epos “The Canterbury Tales”den sinemaya uyarladığı I raconti di

Canterbury (Canterbury Öyküleri, 1971) filmi için Pasolini 1972 Berlin Sinema Şenliğinde Altın Ayı ödülünü kazandı.

Marquis de Sade’ın yapıtındaki motiflerden yararlandığı Salo o le 120 giornate di Sodoma (Salo ya da Sodom’un 120 Günü, 1975) adlı son filmiyle Pasolini yeniden ateşli tartışmalara yol açtı. Garda Gölü kıyısında Mussolini’nin Salö Cumhuriyeti’nde geçen bu filminde Pasolini seksüel şiddetle faşizm arasında yakın bir bağlantı kurdu. Yörenin ileri gelenlerinden dört soylu, Faşist yardakçıların yardımıyla kız ve erkek çocuklardan oluşan bir grubu zorla bir şatoya kapatır ve öldürünceye dek işkenceye tabi tutarlar. Alçaltılmayı bütün açıklığıyla gözler önüne sererken Pasolini dayanıklılığın sınırlarını zorlamıştır.

Eşcinsel olduğunu hiçbir zaman saklamamış olan Pasolini bu filmin gösterime girdiğini ve akabinde kopan kıyameti göremedi. Pasolini 1 Kasım 1975’i 2 Kasıma bağlayan gecede açığa kavuşturulamayan nedenlerle Roma’nın banliyösü Ostia’da “faili meçhul” bir cinayete kurban gitti. Katilin, filmlerinin çoğunda hedef aldığı “alt proletarya” sınıfına mensup birisinin olması kuvvetle muhtemeldir.

* * ŞİİRLİ SES -Marilyn Monroe için-

Geçmiş dünya ile gelecek dünyadan yalnızca güzellik kalmıştı geriye, bir de sen çaresiz küçük kardeş, abilerinin peşinde koşan, onlara öykünüp, onlarla gülüp ağlayan. Sen, en küçük kardeş, alçakgönülle taşıdın sırtında güzelliği ve halkın içinden gelen kızın ruhu hiç bilmedi güzel olduğunu, bilseydi, güzellik olmazdı ki. Dünya öğretti sana güzelliğini ve güzelliğin dünyanın oldu. Korku salan geçmiş dünya ile korku salan gelecek dünyadan yalnızca güzellik kalmıştı geriye, bir de sen, uysal bir gülücük gibi sürüdün onu peşinden. Uysallık bol gözyaşı dökmeyi, kendini vermeyi, gülen gözlerle acıya direnmeyi gerektirdi. Ve alıp götürdün güzelliğini, Yitip gittin bir altın zerresi gibi. Aptal geçmiş dünya ile yabanıl gelecek dünyadan, bir güzellik kalmıştı geriye, küçük kardeşin küçük göğüslerini, kolayca açılan küçük göbeğini vurgulamaktan utanmayan. Güzellik bunun için vardı, senin dünyanın tatlı kızlarının… Miami’de, Londra’da yarışmalar kazanan tacir kızlarının güzelliklerinin aynı. Yitip gitti altın bir güvercin gibi. Dünya öğretti sana güzelliğini, ve güzelliğin artık güzellik olmaktan çıktı. Ama sen çocuk olmayı sürdürüyordun, geçmiş gibi aptal, gelecek gibi acımasız,

ve seninle iktidarın sahip çıktığı güzelliğin arasında, yer aldı bugünün olanca aptallığı, acımasızlığı. Gözyaşları arasında bir gülücük gibi sürüdün onu hep peşinden, edilginliğinle arsız, uysallığınla ahlaksız. Yitip gitti ak bir altın güvercin gibi. Geçmiş dünyadan arta kalan, gelecek dünyanın istediği, şimdiki dünyanın sahip çıktığı güzelliğin ölümcül bir kötülük oldu. Şimdi artık abiler dönüp geriye bakıyorlar, rezil oyunlarına bir an ara veriyorlar, sağır dalgınlıklarından sıyrılıp soruyorlar kendilerine: “Marilyn, küçük Marilyn, yol mu gösterdi yoksa bize?” Şimdi sen, hiçbir değeri olmayan, gülümseyen çaresiz kız, ilk sensin, dünyanın kapılarının ötesinde ölüm yazgısına terk edilen.

Pier Paolo Pasolini Çeviri : Rekin Teksoy * *

BİR PAPA’YA

Sen ölmeden birkaç gün önce, ölüm gözüne sen yaşta birini kestirdi, yirmisinde sen öğrenciydin o işçi, sen soylu varlıklı, o halktan biri: ama aynı günler ikinizin de üstünden ısırdı gençleştirmek için yaşlı Roma’yı. Ölüsünü gördüm, Zucchetto garibin teki. İçkili dolaşırken gece pazar yerinde San Paolo’dan gelen tramvayın altında kalıp çınarlar arasında, raylarda sürüklendi bir süre: saatlerce tekerlerin altında bekledi: çevrede üç beş meraklı toplandı sessizce bakmak için: gelip geçen azdı, saat geçti. Sen var olduğun için var olan insanlardan biri, bıçkınlar gibi göğsü bağrı açık yaşlı bir emniyetçi fazla yaklaşanlara bağırıyordu: ”Açılın!” diye. Derken hastaneden cankurtaran geldi, ölüyü yüklendi, insanlar dağıldı, giysi yırtıkları kaldı bir iki yerde, ve az ötede, gececi kahvenin, onu iyi tanıyan sahibi kadın, yeni gelen birine Zucchetto tramvay altında kaldı, can verdi, dedi. Birkaç gün sonra da sen tükendin: Zucchetto senin kilisenin büyük insan sürüsündendi, geceleri dolaşan, karnını kimbilir nasıl doyuran, kimsesiz, yersiz yurtsuz içkici garibin biri. Haberin yoktu halinden onun: haberin olmadığı gibi binlerce binlerce mesihten onun gibi. Zucchetto’ların sevgini niçin hak etmediklerini kendi kendime sormam, acımasızlık belki. Analarla çocuklar, bir başka çağın külleri, çamurları içinde yaşıyorlar rezil yerlerde.

Senin ömrünü geçirdiğin yerin az Ötesinde, San Pietro’nun güzelim kubbesinin berisinde Gelsomino bunlardan biri… Taş ocağının ikiye böldüğü tepenin eteğinde bir dizi yeni yapıyla bir su birikintisinin orta yerinde bir sürü izbe, ev değil domuz ini. Bir işaretin, bir sözcüğün yeterdi buradaki evlatlarının evlerde oturmaları için, ne bir işaret verdin, ne bir sözcük söyledin. Marx’ı bağışlaman istenmiyordu ki! Seni ondan, onun dininden ayıran dev dalgalar vardı binlerce yıllık yaşamdan yansıyan: senin dininde yok mu acımanın yeri? Papalık ederken sen, binlerce kişi, ahırlarda bok içinde yüzdü gözlerinin önünde. Bilirsin, kötülük etmek değil günah işlemek: asıl günah, iyilik etmemek. Ne iyilikler edebilirdin! Hiçbirini etmedin: gelmiş geçmiş en büyük günahkar sensin.

Pier Paolo Pasolini Çevirİ : Rekin Teksoy

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.