• Mart 29, 2024

ÂŞIK RUHSATÎ

BySemih Hasançebi

Eyl 17, 2020

İNŞALLAH EYLEMEZ İMANA MUHTAÇ

İnşallah eylemez imana muhtaç
Eğer bir kişide irfan oldukça
Beş vaktına devam edüp kış ve yaz
Dilinde zikr ile Kur’an oldukça

Bihamdillah geçinirim az ile
Düşerim babına bin niyaz ile
Yanaşmam cehenneme söz ile
Muhammed Mustafa sultan oldukça

Ümidim muhkemdir beş ile dörde
Ne havfim dünyada ne de mezarda
Mizanda sıratta korkulu yerde
Ebubekir Ömer Osman oldukça

Sofunun hayını huyunu bilmem
Gafur ismi elde ummana dalmam
İnşallah mahşerde susuz da kalmam
Aliyülmurtaza aslan oldukça

Allah Muhammedi mahzun göndermez
Ümmetinin hatırnı sındırmaz
Cehennemde hicap edüp yandırmaz
İmam Hüseyin’le Hasan oldukça

Ruhsatı yetmez mi bu kadar ahın
Rahmetinden fazla mıdır günahın
Aşıkıyım Hakkın Resulullahın
Kaçan ceset ile bu can oldukça

ILGIT ILGIT ESEN SEHER YELLERİ

Ilgıt ılgıt esen seher yelleri
Benim ahu bakışlımdan bir haber
Yine bahar geldi dağlar yeşerdi
Söyle benim dal kaşlımdan bir haber

Sevdiğimin kulakları seste mi
Gönlü sevdam ile yine hasta mı
O da benim gibi kara yasta mı
Göğsü elvan nakışlımdan bir haber

Sinnim vardı otuzbeşe dayandı
Bağrım yine ateşlere boyandı
Gönül gayri gafletinden uyandı
Bülbül gibi konuşlumdan bir haber

On yıldır Ruhsati hasret yüzüne
Mihnet tuzağını kurdum izine
Seher yeli vardmsa Çamdüzü’ne
Benim ahu bakışlımdan bir haber

AŞIK RUHSATİ HAYATI VE ŞİİRLERİ

(ö. 1911 [?]) Halk şairi

Sivas’ın Kangal ilçesinin Deliktaş köyün­de doğdu. Bir şiirinde.

“Elli birde zuhur edip

Doğup cihana geldim ben”

diyerek 1251’de (1835) doğduğunu belirtir. Ancak diğer bir şiirinde, “Sene bin iki yüz yetmiş yedide / Benim de yaşıma elli dediler” di­yerek 1277’de (1860) elli yaşında olduğu­nu söylemesi bu bilgiyle çelişmektedir. Asıl adının Mustafa olduğu.

“Mustafa’dır öz adım/ Mahlasım Ruhsat koydum”

mısralarından anlaşılmaktadır. Babasının adı Şeyh Mehmed, annesinin adı Safiye’dir. Deliktaş’ta doğup orada yaşadığı için uzun sü­re Deliktaşlı Ruhsatî diye anılmıştır. “De­dem vilâyeti gitsem Tonus’a” mısraından hareketle soyunun Tonus’tan (Altınyayla ilçesi) Deliktaş’a geldiği ileri sürülmekte­dir.

“On ikime kadem bastım başıma kıldım nazar

Peder mâder gitti yetim yaşıma kıl­dım nazar”

beytinde on iki yaşındayken hem annesini hem babasını kaybettiğini belirten Ruhsatî dört evlilik yaptığını ve bu evliliklerden yirmi üç çocuğunun oldu­ğunu söyler

(Eğer nikâhtan sorarsan dör­dü bitirdim tamam

Eğer evlâttan sorar­san yigirmi üçtür heman). Ruhsatî ömrü boyunca hanımlarının ve çocuklarının ölü­münden dolayı büyük acılar çekmiş, hep geçim sıkıntısı içinde yaşamış, Deliktaş’ta azeblik, çobanlık, amelelik, yarıcılık, su bek­çiliği ve duvarcılık yaparak geçimini sağla­maya çalışmıştır.

“Şevketlüm bir defa teb­dil kıyafet

Gezmek vecîbe-i zimmetinizdir

Memleketin bir tutarı kalmadı

Düz­mek vecîbe-i zimmetinizdir”

dörtlüğüyle başlayan şiirinde devlet ricalini kötülediği için bir süre hapsedilen Ruhsatî’nin öm­rünün sonuna doğru köyünde imamlık gö­revinde bulunduğu söylenmektedir.

Ruhsatî’nin bir köy şairi olduğu ve ye­terli tahsil görmediği kanaati yaygındır. Ancak büyük ihtimalle Arap kaynaklı olan, halk tarafından aşk hikâyeleri ve cenk ki­tapları gibi ilgi gören Uğru ile Kadı hikâ­yesini (nşr. Doğan Kaya, İstanbul 1985) naz­ma çekmesinden, şiirlerinde âyet, hadis ve kelâm-ı kibara yer vermesinden Arapçaya yabancı olmadığı, bir caminin inşası için söylediği,

“Târihini tarh eyledim hesâb-ı ebced ile

Biri gayın birisi şîn bâ ile ta­mam”

mısralarından ebced hesabını bil­diği anlaşılmaktadır.

Şiirlerinde “Ruhsat, Ruhsat Baba, Âşık Ruhsat” mahlasları yanında en çok “Ruh­satî” mahlasını kullanan şaire bu mahla­sı Sivas’ın Karabaşı köyünden Şeyh İbra­him Efendi vermiştir. “Bir zaman İcâdî bir zaman Cehdî / Şimdi de Ruhsatî Baba de­diler” beytinde işaret edildiğine göre şair önce “İcâdî” ve “Cehdî” mahlaslarını kul­lanmışsa da bu mahlaslarıyla şiirleri yok­tur. İrticalen güzel şiirler söyleyen, ancak saz çalamayan şair ömrü boyunca arzu ettiği şöhrete kavuşamamıştır. Ruhsatî’­nin bazı saz şairleri gibi hem hece hem aruz ölçüsüyle şiirleri varsa da onun şairlik gücünü yansıtan şiirleri hece vezniyledir. 500’e yakın şiirinin yarıdan fazlası koşma­dır. Diğerlerini semai nazım biçimiyle ve aruz ölçüsüyle söyledikleri oluşturur. Ge­nellikle üç beş dörtlükten oluşan şiirleri öl­çü, durak, kafiye ve redif bakımından sağ­lam sayılabilecek bir yapıya sahiptir. Dili­nin sade olması, aşk, ölüm, gurbet, yok­sulluk, zamandan şikâyet, din, tabiat gibi konuları etkili biçimde dile getirmesi Ruh­satî’nin önemli özellikleridir. Ruhsatî şiir­lerinin bir bölümünde bir âşık gibi kalbi heyecanla çarpan, tabiattan zevk alan, toplumun bozuk yönlerini gören bir saz şairi, bir bölümünde öğüt veren, fâni gü­zelliklere aldanmayan, mütevekkil bir der­viş edasındadır. Vehbi Cem Aşkun dinî öğe­lere fazlaca yer veren Ruhsatî’nin Nakşi­bendî, M. Fuad Köprülü ise Bektaşî oldu­ğunu söylerken onun hakkında geniş bir araştırma yapan Doğan Kaya şiirlerinden hareketle Nakşibendî olduğunu ortaya koymuştur (Âşık Ruhsatî, s. 23-24). Âşık edebiyatı içinde bir âşık kolunun kurucu­su sayılan Ruhsatî’nin birçok şiiri günü­müzde türkü ve ilâhi olarak söylenmek­tedir.

Ruhsatî’nin ölüm tarihi kesin olarak bi­linmemekte, M. Fuad Köprülü onun 1899′-da, Kadri Özyalçın – Kemal Gürpınar 1901′-de, Vehbi Cem Aşkun ile Eflatun Cem Gü­ney ise 1911’de vefat ettiğini söylemek­tedir. Şiirlerinde yaşının yetmişe dayandı­ğını belirtmesi, 1903’te Sivas valisi olan Reşid Paşa’dan ve Sultan Mehmed Re-şad’ın saltanatından (1909-1918) söz et­mesi 1911 yılında öldüğü yolundaki görü­şü daha güçlü kılmaktadır. Mezarı Delik­taş’ta kendisinden önce ölen oğlu Âşık Minhâcî’nin yanındadır. Taşında,

“Ruhsatî Azrail gezer kastıma

Hakkım helâl olsun eşim dostuma

Bir belli taş dikin başım üstüne

Bir gün devir döner belirsiz olur”

dörtlüğünün bulunduğu mezar 1970’li yılların başında Sivas Valisi Celal Kayacan tarafından yaptırılmıştır.

BİBLİYOGRAFYA :

Kadri Özyalçın. Deliktaşlı Ruhsatî, I. Kitap, Si­vas 1936; a.mlf. – Kemal Gürpınar, Deliktaşlı Ruhsatî, 11. Kitap, Sivas 1938; Vehbi Cem Aşkun, Büyük Halk ve Saz Şairi Ruhsatî, Sivas 1944; M. Fuad Köprülü. Türk Saz Şairleri, Ankara 1962, s. 539-540, 575-588; F. Erömer, Deliktaşlı Ruh­satî, İstanbul 1963; Eflatun Cem Güney – Çetin Eflatun Güney. Âşık Ruhsatî: Hayatı ue Şiirleri, İstanbul 1963; Doğan Kaya. Ruhsatî’nin Uğru ile Kadı Hikâyesi, İstanbul 1985; a.mlf., Sivas’ta Âşıklık Geleneği ue Âşık Ruhsatî, Sivas 1994; a.mlf.. Âşık Ruhsatî, Sivas 1999; Nurettin Albayrak. Ruhsatî, İstanbul 2001; “Ruhsatî”, TDEA,VII, 357.

Nurettin Albayrak, diyanet islam ans. 35

ÂŞIK RUHSATÎ DİVANINDAN ÖRNEKLER

*

OLDUKÇA 

Sen ne korkuyorsun Dede Bektaşi
Hünkar Hacı Bektaş Veli oldukça
Elbet ki cennetin kapısın açar
Cömertlerin piri Ali oldukça

Bilir bilmez eksik değil günahım
Gafur ismi ile beraber ahım
Hasan Hüseyin’dir elde penahım
Cennet bahçesinin gülü oldukça

Muhabbetin eser koydu bu cana
Canım kurban olsun gül-i hubana
Aciz kölesiyim atmaz yabana
Selman Kamber Kızıldeli oldukça

Doğruca yol sürdü Musa-yı Kazım
El ne derse desin sana ne lazım
Cafer-i Sadık’tır dilde niyazım
Dünya ucdan uca dolu oldukça

Ne mümkün ki muhabetten kesilem
Aşk yolunda dolmuş iken esilem
On dört masum-ı pak elde vesilem
Cümlesi bir kökün dalı oldukça

Allah Muhammed’i sevdi halk etti
Rahmetine kullarını gark etti
Aşık Ruhsat hikmetini fark etti
Kerbela’nın kanlı seli oldukça

*

NE DEDİM NEME KÜSTÜN

Ne dedim neme küstün
Mevladan bulasıca
Gel beri barışalım
Viranda kalasıca

Nola sevdiğim nola
Kolun boynuma dola
Emeği gidip sesle
Boş yere yelesice

Bak şunun cunbuşuna
Ker (rastık) çekmiş kaşına
Pişman olup işine
Saçını yolasıca

Seni sevdim derinden
Kan kaynar damarından
Güzellik defterinden
İsmini silesice

Niçin eviçten uçan
Niçin ağ göğsün açan
Niçin Ruhsat’ tan kaçan
Hey benim olasıca

*

Her sabah her sabah dertli esersin
Bilmem ki muradın ne seher yeli
Kerem eyle dost köyüne gidersen
Benim de halimi de seher yeli

Hasret kıyamete kalıyor deyu
Yaralar vücudum alıyor deyu
Derd ü firkat i le ölüyor deyu
İsmimi deftere ko seher yeli

Bozuk dünya sefasına erilmez
Adûlar içinde bir gün görülmez
Bizim bu işimiz burda görülmez
Çekelim ah ile hu seher yeli

Ne acayip dumanlıdır başımız
Kırk yediye yüz döndürdü yaşımız
Kerbelâ cengine döndü işimiz
El-aman bir damla su seher yeli

Kerem eyle Medine’ye varasın
Arzıhalim doğru dosta sunasın
Varsın Ruhsatî’yi eller kınasın
Akıyor gözümden su seher yeli

*

 HER ZAMAN BULANIK AKMA


Bir kapı aç durulasın;
Herkes biliyor ölüm var
Ne boşuna yorulasın.

Vasıl oldum vara vara.
Gezme mudara mudara
Bir güzel sev gözü kara
Günde bir yol sarılasın.

Desinler bu kimin kızı
Temiz olsun yüzü gözü
Yâd oldukça güzel sözü
Kuruldukça kurulasın.

Gayri lâl eyle dilini
Gül isen bul bülbülini
Mecaziden çek elini
Nice böyle yâr olasın.

Nereden aldın firkati
Kimden nuş ettin şerbeti
Aferin âşık Ruhsati
Güzel dedin var olasın..

*

HEY AĞALAR DERDİM KİME YANAYIM

Hey ağalar derdim kime yanayım
Gönül yoldaşını bulana kadar
Kişi sevdiğinden ayrı düşerse
Yanar ateşlere ölene kadar.

Göz yaşımdan mektup yazdım almadı
Eğer talip isen yaram sar şimdi
Demir çarık giydim o da delindi
Dolaştım o yâri bulana kadar.

Gözün yaşı o ummana getirir
Vefalı güzeller derman yetirir
Sevdiğim karşında küsmüş oturur
Ağlarım saçımı yolana kadar.

Ruhsati nerede kaldı vatanım
Kesildi takatim bitti dermanım
Geldi kederimden ağzıma canım
Ölmem yâr yanıma gelene kadar.

*

HİKMET NE (İLAHİ SIRRINA AKILLAR KASİR)

İlahi sırrına akıllar kasir
Verdin Kerbela’ya narı hikmet ne
Nice göz görmedik saltanat verdin
Geçirdin belaya harı hikmet ne

Belkiya’ya yedi derya gezdirdin
Her bir nebatatın nef’in yazdırdın
Nesimi’nin derisini yüzdürdün
Mansur’u çektirdin dara hikmet ne

Musa peygambere koyun yaydırdın
Tur’a davet edip vahyin duyurdun
Hüseyin’e kanlı donlar giydirdin
Hasan’a giydirdin sarı hikmet ne

Terk et dedin Ethem terk etti tahtın
Eyyub’a dert verdin keşfedip bahtın
İbrahim’i ateşlere bıraktın
Yakmadın nur ettin narı hikmet ne

Sırr-ı hikmetini bilmez her adam
Bilenlere ben de olayım huddam
Bir mecazi aşk yolunda demadem
Ruhsat’a çektirdin zarı hikmet ne

*

HOCA (EĞER SORARLARSA)

Eğer sorarlarsa müslüman mısın
Bihamdillah müslümanım ey hoca
Elhamdülillahın manası nedir
Allah bir Resul hak imanım hoca

Eğer sorarlarsa kimin kulusun
Kuluyum Allahın peygamberim hak
Sorarlarsa peygamberin adı ne
Muhammed Mustafa cananım hoca

Sorarlar Allah’ı(1) nerde bilirsin
Mekandan münezzeh kalpte gizlidir
Ne yerde ne gökte ne sağda solda
Çağırdığın yerde bil anı hoca

Derse birliğine var mı dedilin
Delilim ihlastır «Küfüven ahad»
Sorarlarsa aklen delilin var mı
Nice yüz bin yerde be canım hoca

Eğer sorarlarsa otuz üç farzı
On ikisi namazdadır kılana
Eğer sorarlarsa altısı nerde
İmandadır gani gümanım hoca

Mümin ister nasihati işide
Zindanda kalmıya yerin ışıda
Savum salat hac ve zekat beşi de
Eda eden var mı aslanım hoca

Dördü de abdestte payı sor heman
Üçü de gusulde farzoldu inan
İki darp bir niyet teyemmüm ayan
İşte böyle gül ü reyhanım hoca

Adem Baba Ruhsati’nin atası
Var ise affeyle sözüm hatası
Dahi çoktur bu sualin ötesi
Benden ala bilin inanın hoca

*

ILGIT ILGIT ESEN SEHER YELLERİ

Ilgıt ılgıt esen seher yelleri
Benim ahu bakışlımdan bir haber
Yine bahar geldi dağlar yeşerdi
Söyle benim dal kaşlımdan bir haber

Sevdiğimin kulakları seste mi
Gönlü sevdam ile yine hasta mı
O da benim gibi kara yasta mı
Göğsü elvan nakışlımdan bir haber

Sinnim vardı otuzbeşe dayandı
Bağrım yine ateşlere boyandı
Gönül gayri gafletinden uyandı
Bülbül gibi konuşlumdan bir haber

On yıldır Ruhsati hasret yüzüne
Mihnet tuzağını kurdum izine
Seher yeli vardmsa Çamdüzü’ne
Benim ahu bakışlımdan bir haber

Bağlantılı Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.