• Nisan 25, 2024

SEYYİD NESİMİ

BySemih Hasançebi

Eyl 13, 2020

SEYYİD NESİMÎ ŞİİRLERİ

*

MİNNET EYLEMEM

Har içinde biten gonca güle minnet eylemem

Arabi farisi bilmem, dile minnet eylemem

Sırat-i müstakim üzre gözetirim rahimi

iblisin talim ettiği yola minnet eylemem

Bir acaip derde düştüm herkes gider karına

Bugün buldum bugün yerim, hak kerimdir yarına

Zerrece tamahım yoktur şu dünyanın varına

Rızkımı veren hüda’dır, kula minnet eylemem

Oy Nesimi, can Nesimi ol gani mihman iken

Yarın şefaatlarım ahmed-i muhtar iken

Cümlenin rızkını veren ol gani settar iken

Yeryüzünün halifesi hünkara minnet eylemem

*

OL ŞAH-I KAREMDİR

Kemter kuluyum ALİ’nin ol Şah-ı karemdir

HASAN başımın tacı, HÜSEYN gözümde nemdir

İmam ZEYNEL’ABA, BAKIR mihr-i hürremdir

‘Ve salli ala seyyidina al-i Muhammed’

İmam CAFER-İ SADIK gibi bir dahi arifan

İmam MUSY-I KAZIM olmaya sultan

Cihan yüzünü görse değer o şah-ı Horasan

‘Ve salli ala seyyidina al-i Muhammed’

İmam MUHAMMED TAKİ gözlerime ayni ziyadır

İmam NAKİ sayesi ol mürg-ü Hümadır

İmam Hasen-ül Askeri derdimize ayni şifadır

‘Ve salli ala seyyidina al-i Muhammed’

MUHAMMED MEHDİ zuhur ede nihan kalmaya perde

Havariçler geçse gerek tig-ü teberde

Seyyid Nesimî mehdin okur şam-u seherde

‘Ve salli ala seyyidina al-i Muhammed’

*

EY RUH-İ REVANIM, MERHABA!

Merhaba, hoş geldin, ey ruh-i revanım, merhaba!

Ey şekerleb yar-i şirin, lamekanım, merhaba!

Çün lebin cam-i cem oldu nefhe-i Ruhülkudus,

Ey cemilim, ey cemalim, behr-ü kanım, merhaba.

Könlüme heç senden özge nesne layık görmedim,

Suretim, aklım, ugulum, cismü canım, merhaba.

Ey melek suretli dilber, can fedadır yoluna,

Çün dedin lehmike lehmi, gane kanım, merhaba.

Geldi yarim naz ile, sordu, Nesimi, nicesen?

Merhaba, hoş geldin, ey hırdadehanım, merhaba.

*

SABAHIN SEHERİNDE KAKDIM UYANDIM

Sabahın seherinde kakdım uyandım

Meded,günahlarım bağışla sultan

Şah-ı Merdan görünür gözüme

Meded,günahlarım bağışla sultan

Mücizat gösterdi dıvara bindi

Seksen bin erlere ser-çeşme oldu

Rum’un gözcüsü pirimdir kendisi

Meded,günahlarım bağışla sultan

Aman meded arşda,kürsde ulusun

Pirim Hünkar Hacı Bektaş Veli’sin

Günahlar kılmaz Muhammed Ali’sin

Meded,günahlarım bağışla sultan

İmam-ı Hasan’ı yanımda bildim

İmam-ı Hüseyn’in nurunu gördüm

İmamlar serveri Zeynel’den…

Meded,günahlarım bağışla sultan

Ol İmam Bakır’ı seven yorulmaz

Adım kandır günahlara kalınmaz

Okur İmam Cafer sırrı bilinmez

Meded,günahlarım bağışla sultan

Mansur’u dara çektiler dönmedi

Musay-ı Kazım’ın kanı dinmedi

Remiz çalındı kimseler bilmedi

Meded,günahlarım bağışla sultan

Muhammed Taki’den Naki’ye erdim

Askeri dilimde tespihim virdim

Alemler serveri Mehdi…

Meded,günahlarım bağışla sultan

Ademin cennette nurunu gördüm

Rıza ile meydanda durdum

Melekler Adem’e secde etti

Meded,günahlarım bağışla sultan

Seyyid Nesimî’nin mühib yarisin

………….. şem’in yansın çırasın

Şah-ı Merdan cümlesinden olsun

Meded,günahlarım bağışla sultan

*

SORMA BE BİRADER MEZHEBİMİZİ

Sorma be birader mezhebimizi

Biz mezhep bilmeyiz yolumuz vardır

Çağırma meclis-i riyaya bizi

Biz şerbet bilmeyiz dolumuz vardır

Biz müftü bilmeyiz fetva bilmeyiz

Kıl ü kal bilmeyiz ifta bilmeyiz

Hakikat bağında hata bilmeyiz

Şah-ı Merdan gibi ulumuz vardır

Bizlerden bekleme zühd ü ibadet

Tutmuşuz evvelden rah-ı selamet

Tevalla olmaktır bize alamet

Sanma ki sağımız solumuz vardır

Ey zahit surete tapma hakkı bul

Şah-ı velayete olmuşuz hep kul

Hakikat şehrinden geçer bize yol

Başka şey bilmeyiz Ali’miz vardır

Nesimi esrarı faş etme sakın

Ne bilsin ham ervah likasın hakkın

Hakk’ı bilmeyene Hak olmaz yakın

Bizim Hak katında elimiz vardır

SIĞMAZAM

Bende sığar iki cihân ben bu cihâna sığmazam
Cevher-i lâmekân benim kevn ü mekâna sığmazam

Kevn ü mekândır âyetim zâta gider bidâyetim
Sen bu nişân ile beni bil ki nişâne sığmazam

Kimse gümân ü zann ile olmadı Hakk ile biliş
Hakkı bilen bilir ki ben zann ü gümâna sığmazam

Sûrete bak vü ma’nîyi sûret içinde tanı kim
Cism ile cân benim velî cism ile câna sığmazam

Hem sadefim hem inciyim haşr ü sırât
Bunca kumâş ü raht ile ben bu dükâna sığmazam

Genc-i nihân benim ben uş ayn-ı ayân benim ben uş
Gevher-i kân benim ben uş bahr ile kâna sığmazam

Arş ile ferş ü kâf ü nûn bende bulundu cümle çün
Kes sözünü uzatma kim şerh u beyâna sığmazam

Gerçi muhît-i a’zâmım adım âdem durur âdemim
Dâr ile kün fekân benim ben mu mekâna sığmazam

Cân ile hem cihân benim dehr ile hem zamân benim
Gör bu latifeyi ki ben dehr ü zamâna sığmazam

Encüm ile felek benim vahy ile melek benim
Çek dilini vü epsem ol ben bu lisâna sığmazam

Zerre benim güneş benim çâr ile penc ü şeş benim
Sûreti gör beyân ile çünkü beyâna sığmazam

Zât ileyim sıfât ile Kadr ileyim Berât ile
Gül-şekerim nebât ile piste-dehâna sığmazam

Şehd ile hem şeker hem şems benim kamer benim
Rûh-ı revân bağışlarım rûh-ı revâna sığmazam

Tîr benim kemân benim pîr benim civân benim
Devlet-i câvidan benim îne vü âna sığmazam

Yer ü gökü düzen benim geri dönüp bozan benim
Cümle yazı yazan benim ben bu dîvâna sığmazam

Nâra yanan şecer benim çarha çıkar hacer benim
Gör bu odun zebânesin ben bu zebâne sığmazam

Gerçi bugün Nesîmîyim Hâşîmîyim Kureyşîyim
Bundan uludur âyetim âyet ü şâna sığmazam

*

EL AYNASINA BAKMANIN FAYDASI NE

Ey gönül el aynasına bakmanın faydası ne

Sermayeden zararın var satmanın faydası ne

Kendin kadrin bilmeyen ne bilir dostun kıymetin

Merkebin boynuna cevahir takmanın faydası ne

Çobana yazı gerek hem yayıla,hem gerneşe

Çobanı meclise imam etmenin faydası ne

Kargaya üleş gerek hem yiye hem çağıra

Karganın önüne şükker dökmenin faydası ne

Velhasılı Nesimi sen kendimi aleme faş eyleme

Köpeği hamama sokup yumanın faydası ne

*

ŞEM’E DÜŞEN PERVÂNELER

Şem’e düşen pervâneler

Gelsin bir hoşça yanalım

Aşka düşen divâneler

Gelsin bir hoşça yanalım

Yanmaktır bizim kârımız

Harcedelim hep varımız

Pervâneler yâranımız

Gelsin bir hoşça yanalım

Varım söylen şol bülbüle

Neden âşık olmuş güle

Ermek istersen ol Kül’e

Gelsin bir hoşça yanalım

Bülbül yuvan yıkıldı mı

Yavrun yere döküldü mü

Ölüm sana dokundu mu

Gelsin bir hoşça yanalım

Nesimî döğünsün taşlar

Akıtalım gözden yaşlar

Hak tariktir hey kardaşlar

Gelsin bir hoşça yanalım

*

DERMAN TALEB EYLE

Ey haste gönül, derdüne derman taleb eyle

Ger can diler isen yüri canan taleb eyle!

Çün Hızr, hayat- i ebedi ister isen gel,

Can tende iken, Çeşme- i Hayvan taleb eyle!

Ey bülbül- i kudsi, ne giriftar- i kafessen?

Sındur kafesi, taze gül- istan taleb eyle!

Div ile musahib olanın dini hatadur

Zinhar gel ey ademi insan taleb eyle!

Tahkik haberdür bu ki: “el- Cinsli maa- ‘l- cins”

İnsana eriş, suhbet- i irfan taleb eyle!

Ger talib isen bulmağa, matlubı dilersen,

Fermana boyun sun, ulu sultan taleb eyle!

Erkansuz olanlarla refik olma Nesimi,

Yol ehlini gözle, edeb, erkan taleb eyle!

İMADEDDİN NESİMİ KİMDİR, NERELİDİR |

Doğumunun 650. Yıl dönümünde çeşitli etkinliklerle anılacak olan İmadeddin Nesimi’nin kim olduğu araştırılıyor. Seyyid Nesimî mahlası ile tanınan, 14. Yüz yılda Hurufi Türk şairi olan İmadeddin Nesimi’, Azeri Türkçesinde ve Farsça divanlar yazmış, ayrıca Arapça da şiirler bestelemiştir. Hacı Bayram-ı Velî’ye intisap etmek isteyen, ancak bu isteği kabul edilmeyen Nesîmî, Halep’te öldürülmüştür. Nesîmî’nin bilinen eserleri, Türkçe ve Farsça Divanları ile Hurufîlikle ilgili olan Mukaddimetü’l-Hakâyık’tır.

Doğumunun 650. Yıl dönümünde çeşitli etkinliklerle anılacak olan İmadeddin Nesimi’nin kim olduğu araştırılıyor. Seyyid Nesimî mahlası ile tanınan, 14. Yüz yılda Hurufi Türk şairi olan İmadeddin Nesimi’, Azeri Türkçesinde ve Farsça divanlar yazmış, ayrıca Arapça da şiirler bestelemiştir. Hacı Bayram-ı Velî’ye intisap etmek isteyen, ancak bu isteği kabul edilmeyen Nesîmî, Halep’te öldürülmüştür. Nesîmî’nin bilinen eserleri, Türkçe ve Farsça Divanları ile Hurufîlikle ilgili olan Mukaddimetü’l-Hakâyık’tır.

Seyyid Nesimî mahlası ile tanınan, 14.yy Hurufi Türk şairi. Azeri Türkçesinde ve Farsça divanlar yazmış, ayrıca Arapça da şiirler bestelemiştir. 1339-1344 yılları arasında Bağdat’ın Nesim kasabasında doğduğu; idamının da 1418 veya 1419 yılında olduğu tahmin edilmektedir. Şiirlerinde; “Nesimî, Seyyid, Seyyid Nesimî, Nâimî ve Hüseynî” mahlaslarını kullanmıştır.

Türkçe ve Farsça divanları vardır. Şiirleri dönemin bir çok şairini etkilemiştir. Şiirlerinde Hallac-ı Mansur’u andıran ifadeler kullanmasıyla idarecilerin tepkilerini üzerine çok çekmiştir. XIV. yüzyılda Azerî Türkçesi ile coşkulu ve lirik şiirler yazan Nesîmî’nin hayatı hakkında rivayetlere dayanan ve birbiriyle çelişen çok az bilgi bulunmaktadır.

Soyu Peygamber’e dayandığı söylenen Nesîmî’nin asıl adı İmadüddîn, bir başka iddiaya göre de Nesîmüddîn’dir. Onun; Şamahı, Şiraz, Diyarbakır veya Bağdat yakınlarındaki Nesim kasabasında doğduğu; Diyarbakır, Irak ve Tebriz taraflarında yaşadığı ve I. Murad devrinde Anadolu’ya geldiği rivayet edilir. Şiirlerinden devrinin medreselerinde okuyarak iyi bir eğitim gördüğü anlaşılmaktadır. Âşık Çelebi’ye ve

Divan’ındaki,

“Arab nutku tutulmışdur dilinden

Seni kimdür diyen kim Türkmensin”

Şeklindeki beyte göre Nesîmî bir Türkmen’dir. Şeyh Şiblî’nin dervişlerinden olan Nesîmî, İran’da Hurufîliğin önderi olan Fazlullah-ı Hurûfî’ye (öl. 1394) intisap etmiş ve daha sonra onun halifesi olmuştur. Hacı Bayram-ı Velî’ye intisap etmek isteyen, ancak bu isteği kabul edilmeyen Nesîmî, Halep’te öldürülmüştür. Kendisinin de Hacı Bektaş-ı Veli’den etkilendiği ileri sürülmektedir. Çeşitli nazireler yazmıştır. Şiirleri Anadolu, Azerbaycan ve İran’da yaygındır.

Görüşleri yöneticileri rahatsız etmeye başladığında, benzer vakalarda olduğu gibi, Nesimî de takip edilmiş ve Mısır Çerkez kölemenleri hükûmdarı El-Müeyyed Şeyh’in emriyle Şam’da derisi yüzülerek öldürülmüştür. Cesedinin bir hafta halka gösterildiği, ayrıca öldürüldükten sonra derisini omzuna alıp 7 kapıdan aynı anda çıktığı rivayet edilir.

NESÎMÎ’NİN EDEBÎ KİŞİLİĞİ VE ESERLERİ

XIV. yüzyılın ikinci yarısında yetişen Nesîmî ile Kadı Burhaneddin ve Ahmedî gibi büyük şairler, mazmunları şiirlerinde başarıyla kullanmaları bakımından Türk edebiyatında “kurucu şairler” olarak kabul edilebilirler. XI. yüzyıldan başlayarak XV. yüzyıla gelinceye kadar, mesnevi alanında bir hayli eser veren Türk edebiyatında XIV. yüzyılda, Yunus Emre’nin Divan’ından sonra bu üç şairin divanları görülür.

Şair, önceleri Hüseynî mahlasını kullanırken, Fazlullah-ı Hurûfî’ye bağlandıktan sonra Nesîmî’yi kullanmıştır. O, şiirlerinde sekiz ve otuz iki harfe dayanarak insan yüzünün Tanrı’nın tecelli yeri, güzelliklerin göründüğü mekan olduğunu söylemiştir.

Hurûfîlik: Fazlullah-ı Hurufî’nin (öl.1394) kurup geliştirdiği, harflerin sırlarına dayanan bâtinî bir akım. Bu inanca sahip olanlar, varlığı ve yaratılışı harflerle izah etmeye çalışırlar. Arapçadaki yirmi sekiz ve Farsçadaki otuz iki harf ile bütün varlıklar, hatta Kur’an tefsir edilir. Şiirlerinde alabildiğine bir coşkunluk bulunan Nesîmî, zaptedilemeyen bir ruhun çırpınışlarını dile getirmiş ve ilâhî aşkı kendine göre anlatmıştır. Kendisine “zındık” diyenler olduğu gibi, onu “aşk yolunun korkusuz yiğidi, sevgiler kâbesinin ileri gelen fedaisi, şaşırtıcı derecede âşık, nükteler söyleyen gönül adamı” şeklinde övenler de vardır.

TÜRKÇE VE FARSÇA ŞİİRLERİ VARDIR

Nesîmî’nin başarılı bir şair oluşunda, iyi bir eğitim almış olmasının ve bir seyyah gibi gezip dolaşmasının da büyük payı vardır. Nesîmî’nin zâhirî ve bâtınî ilimlerde yetişmesinde doğup yaşadığı bölgenin önemli etkisi olmuştur. Arapça ve Farsçayı iyi bilen şairin Türkçe ve Farsça şiirlerinin yanında Arapça gazelleri ve mülemmaları da vardır.

Nesîmî’nin sanat hayatını iki devrede ele almak mümkündür. Hayatının ilk devresinde Hakk’ı, aşkı, doğru yolu arayan bir Nesîmî vardır. Bu dönemde Celâleddîn-i Rûmî’nin etkisindedir. Mevlevî tarikatı bu ilginin çekiş merkezi olduğundan şair bu yolun zikir ve ayinlerine yabancı kalmamıştır. Bu devre ait mesnevi, gazel ve tuyuğları bir divançe oluşturacak kadar çoktur. Duygu ve fikirleri anlatmakta zorlanan şair, coşkulu sanat denen lirizme de henüz ulaşamamıştır. Hatta onun bu ilk şiirlerinde Seyyid, Nesîmî, Hüseynî, Seyyid Nesîmî ve Naîmî gibi farklı farklı isimler kullanması, mahlas seçmede bile bir kararsızlık içinde bulunduğunu göstermektedir. Bunun yanında Nesîmî’nin öğretici yönünün ağır bastığı bu şiirlerde aruz kusurları da bulunmaktadır. Nesîmî’nin şiirlerinin asıl coşkulu devri Fazlullah ile tanışmasından sonradır. Bâtınî inançlara ilgisiz kalmayan şair, Hüseyin Ayan’ın deyimi ile Fazlullah’ın keşfettiği yedi hattı, her türlü dinî tekâlifi anlamak ve ilâhî sırları çözmek için yeterli bulmuştur. Böylece Kur’an-ı Kerim’in sırlarının çözüldüğüne inanarak Fazlullah’ın dervişleri arasına katılıp onun büyük bir propagandacısı olmuştur. Hayatının bu ikinci döneminde coşkulu şiirler söylemeye başlamıştır.

Deryâ-yı muhît cûşa geldi

Kevn ile mekân hurûşa geldi

Sırr-ı ezel oldı âşikâre

Ârif nice eylesün müdâre

beyitlerinde görüldüğü gibi kendisini her tarafı kuşatan bir deniz ve ârif olarak görmeye başlayan Nesîmî, Kur’an ve hadisleri kaynak olarak kullanıp bunlardan kendi yoluna uygun olanları seçerek şiirlerinde yer vermiştir. Şiirlerinde ayet ve hadisleri uyumlu şekilde kullanan Nesîmî, Hazret-i Muhammed’den sonra Hazret-i Ali’yi ve diğer imamları konu edinmiş ve daha ziyade On İki İmam için şiirler yazmıştır. İlk üç halifeye şiirlerinde yer vermemiş olan Nesîmî edebiyatımızda Âşık Paşa’dan sonra elif-nâme yazan şairdir.

Divan’ında üç elif-nâme bulunur ve bu elif-nâmelerde elif harfinden ye harfine kadar bütün harflere yer vermiştir. Bazen bu sıra tersinden yani ye harfinden başlayarak elife ulaşır. Türkçeyi yaşadığı yüzyılda Yunus’tan sonra en iyi kullanan şair olan Nesîmî, Yusuf Has Hâcib, Âşık Paşa ve Yunus Emre gibi söze büyük önem verir, sanatı ile övünür ve kendine olan güvenini de açıkça belirtir.

NESÎMÎ’NİN ESERLERİ NEDİR?

Nesîmî’nin bilinen eserleri, Türkçe ve Farsça Divanları ile Hurufîlikle ilgili olan Mukaddimetü’l-Hakâyık’tır. Türkçe Divan: Divan’ın bilinen en eski nüshası 1469 tarihlidir. Divan’ın 1524 tarihli Kahire nüshasındaki bazı gazellerinde Hüseynî mahlasını kullandığı görülür. Farsça şiirleri bazı yazmalarda Türkçe şiirlerinin arasında yer almıştır. Çeşitli baskıları bulunan Nesîmî Divanı’nın İstanbul’da yapılan baskıları eksik ve yanlıştır. Türkçe Divan’ın en iyi baskısı, Selman Mümtaz Bey tarafından 1926’da yapılmıştır.

Farsça Divan: Bu divanda yer alan şiirler, sayı bakımından Türkçe Divan’a göre daha azdır. Nesîmî, Türkçe Divan’ı kadar çok okunan ve sevilen Farsça Divan’ında da Hurûfî inancını konu alan şiirler yazmıştır. Mesnevî, gazel, tercî’-i bend, müstezâd, rüba’î ve kıt’a nazım şekliyle yazılmış şiirlerin bulunduğu divandaki mesneviler, Türkçe mesneviler gibi uzun değildir. Nesîmî, Türkçe Divan’ında olduğu gibi Farsça Divan’ını da tamamlayamamış, 32 harfli Fars alfabesinden yalnız 14’ü ile kafiyeli şiirler yazabilmiştir. Mukaddimetü’l-Hakâyık: Nesîmî, Fazlullah-ı Hurûfî’nin Câvidân-nâme’sini esas alarak yazdığı bu Türkçe mensur eserde, çeşitli dinî konuları harflerle (Hurûfîliğe göre) açıklamaktadır. Bu eserde, Kur’an’daki hurûf-ı mukata’a, abdest, ezan, ikâmet, zekât, oruç, hac, ana babaya iyilik, îmân-ı yakîn gibi konularla ilgili, harflerle rakamlar arasında bağlantılar kurularak yorumlar yapılır. Eserin nüshaları, dil bakımından XIV. yüzyıl özelliği taşır ve üslup itibariyle tercüme bir eser görünümü sergiler.

https://www.yeniakit.com.tr/haber/imadeddin-nesimi-kimdir-nerelidir-imadeddin-nesimi-siirleri-643269.html

Bağlantılı Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.